Tıp terminolojisinde kan uyuşmazlığı olarak yerini almış olan terim;
insan vücuduna girmiş olan yabancı bir kanın, insan metabolizması
tarafından yabancı olarak algılanması sonucunda meydana gelen bir
durumdur. Bu tür durumlarda vücuttaki
yabancı kan, metabolizma tarafından alerjen olarak algılanmaktadır. Aynı
zamanda kan uyuşmazlığı terimi negatif veya pozitif değerli Rh
uygunsuzluğu anlamına gelmektedir.
Özellikle hamile kadınlarda kendini gösteren bu durumda, anne ile
karnındaki bebeğin kan grupları arasında Rh uyumsuzluğu olarak
adlandırılmaktadır. Vücut yabancı kanı alerjen olarak algılar ve
böyle
durumlarda, vücutta alerjik bir reaksiyon görülmektedir. Kan
uyuşmazlığının 2 farklı türü bulunmaktadır. Eğer kan grubu Rh (+) olan
bir erkekle, kan grubu Rh (-) olan bir kadının bebek yapması durumunda
bebeğin kan grubu Rh (+) yani babasının kan grubu olursa, bebeğin RH (+)
kan hücreleri yani alyuvarları annenin vücuduna geçer. Bunun nedeni
ise, anneyle bebeğinin arasında doğrudan olarak bir kan bağının
bulunmasıdır.
Hamilelik sırasında anne ile bebek arasında kan bağı, göbek kordonu
yoluyla kurulmaktadır. Yani göbek kordonu bağlantısıyla bebek kendi kan
hücrelerini annesiyle paylaşır. Bu paylaşım belirli bir oranda devam
eder ve bebeğin annesine alyuvar aktarması durunca, annenin vücudu bu
alyuvar aktarımına bir tepki olarak antikor üretmeye başlar. Tıp
terminolojisinde kan uyuşmazlığı adını alan ve hayati risk taşıyan bu
durum, asıl olarak bu aşamada başlar. Vücuda giren kana alerjen uyarısı
veren anne vücudunun üretmiş olduğu antikorlar göbek kordonu yoluyla
bebeğin vücuduna geçmektedir. Bir nevi bebek anneye göbek kordonu
yoluyla alyuvar gönderirken, anne de bebeğe antikor gönderimi
yapmaktadır. Bebeğin vücuduna giren bu antikorlar, bebeğin kan
hücrelerini parçalar ve bu durum çocuk açısından sağlık sorunlarına yol
açar.
Göbek kordonu yoluyla bebeğin vücuduna geçen annenin üretmiş olduğu
antikorlar, bebeğin alyuvarlarının ölmesine yol açar. Bebek
alyuvarlarında meydana gelen bu yıkım, bebekte kansızlık ve kalp
yetmezliği gibi sorunların görülmesine yol açabilmektedir. Bebeğin
alyuvarlarının yıkıma uğraması yani ölmesi, çok hızlı gelişen bir
olaydır. Bu hızlı gelişim, bebeğin vücudunda su birikmesi sorununa da
yol açabilmektedir. Su birikmesi sorunu, doğumdan sonra bebekte sarılık
hastalığının oluşmasına neden olabilmektedir. Sarılık hastalığı hem anne
hem de bebek için hayati riskler taşıyan bir hastalıktır ki tedavi
edilmediği takdirde ölümcül riskler ve de sakatlıklar meydana
gelebilmektedir.
Bakıldığında hem anne hem de bebek için çok ciddi bir sorun olabilen kan uyuşmazlığının tedavisi mümkündür.
Tedavi sürecinde kan uyuşmazlığı hastalığına neden olan annenin
üretmiş olduğu antikorların üretilmesine engel olunmaktadır. Rh(+) kan
hücrelerinin parçalanmasına neden olan antikorların anne vücudu
tarafından üretilmemesi, sorunun önüne geçilmesi anlamına gelmektedir.
Bu sayede, hem anne hem de bebek açısından ileride meydana gelebilecek
hastalıklar önlenmiş olmaktadır. Anne ve bebeği için büyük riskler
taşıyan kan uyuşmazlığı hastalığının tedavisinde, Rh(+) erkekten meydana
gelen çocuğun Rh(-) annesine hamileliğin 28. Haftasında anti-D adındaki
bir iğne yapılır. Bu ilaç, anne vücudunun antikor üretmesine engel
olur. Aynı zamanda doğum sonrasında bebeğin kanının Rh(+) olduğunun
anlaşılması durumunda doğumdan itibaren 72 saat geçmeden anti-D iğnesi
yapılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
konuyla ilgili yeni bilgiler ekleyerek katkı yapabilirsiniz..